Netflix tarafından çekilen mini dizi belgesel Ottoman Rising’in beklentilerden uzak ve tarihsel çoğu gerçeği göz ardı ederek batı izleyicisi hedef kitle tutularak çekildiğini ve böyle destansı bir fetihin sanki şans eseri kazanıldığı izlenimi verdiğini söyleyerek yazıma başlıyorum. Yazım spoiler içermektedir……

Dizinin ilk sahnelerinde ilk hayal kırıklığı geldi. Sultan Mehmed’i Manisa’da ok atarken görülen sahnede deniz kıyısında olduğu görülüyor ve bilindiği üzere Manisa’nın denize kıyısı yok!

Orijinal dile olan merakımı bilen bilir. Dizi Türk oyuncular ağırlıklı çekilmiş fakat niye siz Türk oyunculara İngilizce konuşturup işin özünden uzaklaştırıyorsunuz. Dizi bence aslına uygun 4 dil yer alacak şekilde çekilmeliydi. Türkçe, Roma Rumcası, İtalyanca ve Sırpça olarak çekilse hem oyuncular rollerini daha iyi yansıtır hemde dönemin atmosferi ve dil değişimleri yerinde olurdu. Bariz bir İngilizce’de lehçe farkı kulak tırmalıyor. Bu arada en iyi ruhunu yansıtarak İngilizce aktaran Celal Şengör olduğunu belirteyim tüm kadro içerisinde.

TARİHİ HATALAR


Dizide pek çok tarihi hata var çok sayıda tarihçinin anlatımına rağmen çok bariz olanlar dahi atlanmış. Sultan II. Murad’ın yani Fatih’in babasının ikinci kez tahta çıkışı sanki Çandarlı Halil Paşa’nın Sultan Mehmed’i ona İstanbul’u kuşatacağını anlattıktan sonra şikayet etmesi şeklinde gösterilmesi son derece yanlış ki Fatih Sultan Mehmed babasını meşhur mektup olayı ile Ordunun başına Haçlı ordusunun üzerlerine gelmesi üzerine geçmesi için bizzat çağırması ile olmuştur. Gerçek yerine dizide Fatih’in İstanbul planını Çandarlı’ya açık etmesi üzerine Çandarlı’nın Sultan Murad’ı geri getirmesi gibi son derece yanlış gösterilmiş.

Fetih sırasında Osmanlı ordusu hep ümitsiz ve korku içinde gösterilmiş hep bir batıdan gelecek Haçlı birleşmesi tehlikesi pompalanmakta. Gerçekte ise Fatih Sultan Mehmed’in ne kadar iyi diplomasi yürüttüğü dizide kesinlikle yer almıyor. Fatih’in İstanbul fethi öncesinde komşuları ile iyi ilişkiler kurduğu ve çeşitli imtiyazlar sağladıktan sonra savaş girdiği yer almazken sanki sürpriz bir fetih yapılıyor.

Fetihin son günlerinde nerdeyse her tarih kitabında yer alan Roma iç karışıklıkları, 4. Haçlı seferinde İstanbul’un Venedikli haçlılarca yağmalanması gibi bir düşmanlık, Katolik Ortodoks çekişmesi pek yok gibi. Birlik olmuş bir yönetim dizide umut dolu direniyor. Pek çok tarihi kaynakta yer alan fethin son günlerinde Bizans halkında tartışılan Meleklerin erkek mi dişi mi olduğu konusu da aynı şekilde geçmemektedir.

Ottoman Rising’te ana konu olan Sultan Mehmed’in kızıl elması açıklanmamış. Türklerin ideali olan Kızıl elma o dönem Ayasofya önünde yer alan Konstantin heykelinin elindeki top olarak özleşleştiriliyordu. Bu kadar anlatıcı profesörün böyle ayrıntıları atlaması vahim bir durum.

Tüm bunlardan İstanbul’un fethi gibi dünya tarihinin belki de en önemli fethi Bizans ve batı kaynakları derlenerek hazırlanmış bir diziye aktarılarak büyük haksızlık yapılmış durumda. Yani batı dünyasına atalarınız aslında kahramandı çok uğraştılar ama bazı ihanetler sonucunda şehri bırakmak zorunda kaldılar mesajı verilirken son sahnelerde İmparator Konstantin’in yaverine Sen git ve dünyaya nasıl kahramanca savaştığımızı anlat demesinden anlaşılıyor. Aslında verilmek istenen mesaj bu. Romalılar surların içerisinde çaresizlikle barbar Türklerin baskısını bekliyor gibi gösterilmiş. Fetihten sonra şehirdeki Rumların canına bir kast gelmemesi ve yüzyıllarca Osmanlı’nın önemli birer parçası olmaları es geçilmiş.

Dünya savaş tarihinin en şaşırtıcı ve önemli hamlelerinden biri olan Haliç’e gemilerin karadan yürütülmesi sanki Sultan’ın aklına birden gelmiş ve Cenevizlilerin göz yumması ile olmuş önemsiz bir olay gibi gösterilmiş. Hâlbuki İlber hocadan da dinleyebilirsiniz gemilerin Haliç’e indirilmesi için büyük gizlilik içerisinde 3 ay önceden hazırlıklara başlanmıştı.

Yine İstanbul’un fethinin belki de en önemli unsuru şahi topu ve etkisi es geçilmiş. Top bir sahnede patladıktan ve Padişah yaralandıktan sonra ortaya bir daha çıkmıyor. Yine önemli bir unsur lağımcılar da bir tane hayali İskoç asker tarafından kolayca alt ediliyor ki büyük bir yalan olduğu lağımcılar İstanbul’dan sonra pek çok fetihte önemli işler yapması bu birliğin önemini gösterir derecede. Dizide bu önemli ve düşmanı şaşırtıcı birlik çok kısa ve başarısız olarak yer alıyor.

OLMAYAN KARAKTERLER

Öncelikle İstanbul’un Fethi denince akla gelen Roma surlarına ilk sancağımızı diken Ulubatlı Hasan karakterinin esamesi bile okunmuyor. Büyük hayal kırıklığı. Ancak bunu dizinin senaryosunun daha çok batılı kaynaklardan hazırlandığını gördüğümden mantıklı buluyorum. Çünkü Ulubatlı Hasan’ın varlığı kendi kaynaklarımızda bile tartışmalı halde iken Batı kaynaklarında yer almamaktadır.

Fatih Sultan Mehmed’in gerçekte akıl hocası ve Manevi olarak ulu bir insan olan Eyüp Sultan Hazretlerinin kabrini ortaya çıkarmış ve Fetih sırasında umutlar tükendiği anlarda Sultan Mehmed’e büyük fayda sağlayarak İstanbul’un alınmasında önemli zatlardan biri olmuştur. Dizide ise Fatih’in asıl akıl hocası yer almazken üvey annesi Mara Hatun akıl hocalığı yapmaktadır. Madem Mara hatun önemli bir rolde bulunacaktı son sahnelerde Sultan Mehmed’in iyi bir Hıristiyan olan çok sevdiği üvey annesine İstanbul’da aldığı ve Fetihten sonra ona hediye ettiği Yahya Peygamberin kafatası sahnesi niye yer almadı?

Bir başka olmayan karakter ki bu bence bulunmalıydı madem dizi birazda Sultan Mehmed’in biyografısı….
Kont III. Vlad yani namı diğer Drakula….
Eflak prensi Kazıklı Voyvoda yani Drakula’nın gençliğinde Osmanlı devletinde esir olduğu ve Amasya’da Sultan Mehmet ile birlikte büyüdüğü bilinmektedir. Böyle bir aykırı karakterin olmasını beklerdim. Hatta çoğu tarihçiye göre Sultan Mehmed ve Kont 3. Vlad kan kardeşi olmuştur çocukluklarında.

Fatih’in amcası Bizans’ın elinde rehine olan Şehzade Orhan ise bir sahnede geçiyor. Son derece yetersiz olmuş. Sultan Mehmed’i tahta ilk çıktığında oldukça rahatsız eden Şehzade Orha,n Bizans tarafında küçük bir Türk birliğini yönetip Bizans surlarını korurken Roma tarafında Yedikule surlarının yakınında öldürülmüştür. Böyle önemli bir ayrıntı mini dizide geçmiyor.
Fatih Sultan Mehmet karakterini canlandıran Cem Yiğit Üzümoğlu da rolünün hakkını verenlerden. Tarihimizin en büyük Padişahını beyaz perdeye iyi yansıtmış gibi duruyor.

Tommaso Basili isimli aktörün İmparator Konstantin rolündeki oyunculuğu çok iyiydi. Zaten tarihimizde Bizans yani Roma İmparatorluğunun son Kralı Konstantin nefret içinde geçmez ve saygı duyulur. Aktör bence İmparator rolünün hakkını vermiş gibi duruyor.

Birkan Sokullu da Ottoman Rising Mini dizide Komutan Guistiniani rolünün yansıtmış. Genel olarak söylemek gerekirse tüm oyuncuların bu dizide oyunculuk bakımından kendilerini aştıklarını ve güzel bir proje çıkardıklarını söylemek mümkün.

Eleştirilerim daha çok tarihsel konularda olsa da Ottoman Rising mini belgesel dizisi İstanbul’un fethinin ne kadar büyük bir olay olduğunu ve konunun içerisine izleyiciyi çeken, taraf tutmadan dönemi yansıtmayı başaran bir yapım gibi duruyor. Savaş sahneleri daha gösterişli olabilir ve yönetmenlik daha özgün durabilirdi. Biraz Gladyatör filminden benzer sahneler (Fatih’in başakları okşaması gibi) görmek ve kendi tarihimizle alakalı daha doku bulunması bazı noktalarda sanki kendi tarihimiz değilde başka bir şehrin farklı iki imparatorluğun savaşması gibi kaldı.

Bir tarihsever olarak dünyanın en efsanevi Şehir fethinin savaş sahnelerinin animasyonlar ile geçiştirilmesine kızdığım gibi destansı Osmanlı ordusunun ezici savaş gücü hiçe sayılarak bir avuç İtalyan paralı askerinin kahramanlıkları anlatılmış. Batılı kaynaklarda bile korkuyla bahsedilen Başıbozuklar, Deliler bir avuç bağıra bağıra koşan amaçsız asker gibi betimlenmiş ki bu birlik korkutucu tek darbeyle adam öldüren Osmanlı tokadının mucididir. Bu dizide sadece oyunculukları beğendimi ifade edebilirim.

Rise of Empires: Ottoman mini dizisinde hedef kitle Batılı Hıristiyan seyirci hedeflenmiş tamamen. Bunu dizide orijinal dilin İngilizce, Osmanlının manevi yönü (koca fetihte sadece bir sahnede Sultan Mehmed namaz kılıyor başka İslami öge yok), Akşemseddin gibi Ulubatlı Hasan gibi çok önemli karakterlerin yer almaması gibi önemli ögeler bunu doğrular nitelikte. İstanbul’un fethini anlatan mini dizide sanki onlar almadı biz kendimiz verdik şeklinde özetlenebilecek bir Batı penceresinden bakış var. İtalyan paralı askerler ile zayıf Osmanlı askerleri arasında geçen savaşı son sahnelerde Guistiniani yaralanıp kaçınca şehir düşüyor. Sanki biz sadece bir avuç İtalyan paralı askerden ki dizide hepsi birer kahraman, elinden almaya çalışmışız gibi duruyor.

Zaten fetih işi 6. Son bölümün 20 dakikasına kadar ortada yok yani olmayacakmış gibi. Kehanetlerden etkilenen Fatih Sultan Mehmet son saldırı için Mara Hatundan etkilenir ve ön kapıya saldırır. Şans eseri güçlü gösterilen İtalyan askerlerinin komutanı Guistiniani okla yaralanıp kaçınca Türkler ön kapıdan şehre dalar ve İstanbul elimize geçer. Gerçekle alakası olmayan bir durum. Fethin tüm askeri hamlelerini okumak isteyenler buraya göz atabilir. İstanbul’un Fethi.

Genel itibariyle dizi Roma askerlerini kahraman, cesur, disiplinli gösterirken Türk askerlerini oradan oraya koşturan ve bir avuç İtalyan korsanını geçemeyen yeteneksizler olarak işlenmiş. Dahiyane bir fetih olan İstanbul’un alınmasında yer alan komutanlık ve askeri deha bugün dahi inanılmaz bulunurken dizi boyunca bunlar yer almaz. Tarihi gerçeklerin uzağında olan bu projeyi sinir olmadan izlemek isterseniz oyunculukların güzel olduğunu göz önünde bulundurup fazla beklentiye girmeden izleyebilirsiniz.